Trafik: Her Sabah Aynı Tıkanan Hikâye
Trabzon’da yaşam, sabah 07.00’de değil, ilk kornanın çaldığı anda başlıyor.
Söğütlü kavşağı, Değirmendere yolu, Meydan çevresi…
Hepsinin ortak kaderi belli: Durmak bilmeyen trafik.
Sosyal medyada en çok konuşulan konuların başında trafik var.
“Her sabah 30 dakika aynı kavşakta bekliyoruz, kaza riski her gün artıyor.”
Bu cümle artık sadece bir şikâyet değil, Trabzon insanının gündelik manifestosu.
Belediye trafik levhalarını yeniliyor, siyasi parti temsilcileri çözüm önerilerini sıralıyor; ama vatandaşın zihnindeki soru hep aynı:
“Biz ne zaman rahatlayacağız?”
Özellikle kış aylarında kar, gizli buzlanma ve çığ tehlikesiyle birleşen trafik sorunları, sosyal medyada adeta bir deprem yaratıyor. Buz tutmuş yollarda kayan araç videoları, geciken otobüsler, tıklım tıklım dolu hatlar…
Belli ki Trabzon’un yolları bu şehre dar geliyor.
Konut Krizi: Öğrencinin Cebi Trabzon’un En Soğuk Havası
Bir öğrenciyle konuşuyorum, “Buranın kışından korkmuyorum, kira fiyatlarından korkuyorum” diyor.
Abartmıyor.
Araştırmalar da söylüyor: Öğrencilerin yüzde 55’i konaklama fiyatlarını “aşırı pahalı” buluyor.
Kira fiyatları uçmuş durumda.
Yurt kapasitesi yetersiz.
TOKİ konutları gecikiyor ya da ısınma sorunlarıyla gündeme geliyor.
Yüzlerce öğrenci, Reddit’te, Twitter’da, Instagram’da aynı soruyu soruyor:
“Bu şehir bize yer açacak mı?”
Trabzon’un gençleri yalnızca eğitim için değil, yaşam için de çözüm istiyor.
Altyapı: Yağmurunda Sele, Güneşinde Toza Teslim Şehir
Bir yağmur yağıyor, şehir nefesini tutuyor.
Kaldırımlar kaygan, yollar çukur dolu, drenaj sistemi zorlanıyor.
Çukurçayır’dan Ortahisar’a, Yomra’dan Akçaabat’a kadar her yerden aynı şikâyet:
“Bu altyapı Trabzon nüfusuna yetmiyor.”
Özellikle yeni gelişen bölgelerde kaldırım yetersizliği, yol darlığı ve park karmaşası sosyal medya paylaşımlarında zirve yapmış durumda.
Sanki Trabzon büyüyor ama altyapı aynı yerde kalıyor.
Sosyal Yaşam: Gençler Eğlenmek Değil, Yaşadığını Hissetmek İstiyor
Trabzon’da sosyal ve kültürel etkinlik konusu yıllardır “eksik” hanesinde duruyor.
Gençler diyor ki:
“Konser yok, festival yok, tiyatro sınırlı… Bu şehirde geceler uzun ama hayat kısa.”
Gerçekten de öyle. Üniversite kenti olan Trabzon, genç nüfusuna yeterli sosyal alan sunamıyor.
Bir öğrenci şakayla karışık şöyle yazmış:
“Bu şehirde en çok etkinlik Migros’ta oluyor.”
Aslında bu cümle her şeyi anlatıyor.
Yerel Basın: Halkın Sesi Kısılınca Şehrin Çığlığı da Kısılır
Yerel basınımız zor günlerden geçiyor.
Artan maliyetler, düşen reklam gelirleri, baskı masrafları derken birçok gazete ayakta durma mücadelesi veriyor.
Gazeteciler Cemiyeti bile “Yerel basın güçsüzleşiyor” diyorsa, ortada ciddi bir sorun vardır.
Yerel basın güçsüzleşirse ne olur?
Hiçbir şey duyulmaz.
Hiçbir sorun büyümeden fark edilmez.
Hiçbir yetkili hesap verme ihtiyacı hissetmez.
Trabzon’un kendine özgü sesi, güçlü yerel basınıyla vardı; o sesin kısılması, şehir için tehlikeli bir sessizlik demektir.
Peki Bu Şehir Ne İstiyor?
Aslında cevap çok net:
Nefes alabileceği yollar istiyor.
El yakmayan kiralar istiyor.
Karla, buzla başa çıkan bir ulaşım sistemi istiyor.
Kültürel olarak doyacağı bir şehir istiyor.
Sorunlarını cesurca yazan, anlatan yerel basın istiyor.
Kısacası: Kendisini duyan bir yönetim istiyor.
Trabzon konuşuyor.
Şikâyet ediyor, isyan ediyor, bazen sabrediyor ama vazgeçmiyor.
Bu şehrin güzelliği de burada zaten:
Trabzon, sahipsiz kalmayı reddeden bir şehir.
Ve bu iyi bir şey. Çünkü bir şehir şikâyet ediyorsa, hâlâ umut ediyordur.
Selâm ve selametle
Osman LERMİOĞLU