LGBT'yle değiştiriyorlar, dokunduruyorlar...

Hayatımızı değiştirmek istiyor muyuz, buna niyetimiz var mı? Bunun için neler yapıyoruz? Bizim dışımızda başkalarının, farklı etkenlerin masum gibi gözüken dokunuşlarını görebiliyor muyuz? Ve bu dokunuşların nasıl ve ne şekilde olduğu hakkında bilgimiz var mı? Bizi biz yapan değerlerimizi, gelenek ve göreneklerimizi hatırlıyor muyuz? Dünden bugüne savunduğumuz değerlerimiz değişiyor mu? İçinde yaşadığımız toplumun temel değerleri nedir? Biliyor muyuz?  Bizi biz yapan değerler nelerdir? Sorular uzayıp gider… 


Ülkemizde, açık toplum vurgusu, dünya ile bütünleşme hareketleri, Laiklik vurgusu, din baskısı yaftası ile tarikatlar ve cemaatler hakkında yapılan söylemler haricinde LGBT’li bir zümre ortaya çıktı. Bu çıkış elbette bir anda olmadı. Toplumda kuluçka dönemi ile kapalı devre bir sistemde geliştiler. Sonra eşitlik, hak ve yasal evlilik gibi toplumumuzun kabul etmeyeceği, değer yargılarımız ile bağdaşmayan taleplerle halkın önüne çıktılar. Şimdi ne durumdalar diye bakınca sinmiş ama faaliyetlerine devam ettiklerini görüyoruz. 


Bunlara nasıl bakmalı, nasıl davranmalıyız? Zor soru… Burada alışık olmadığımız, alışkanlıklarımızın dışında bir durum ile karşı karşıyayız? Dün “i.ne” diyerek dışladığımız bu kişiler, biz i.ne değiliz! Eğilimlerimiz farklı diyorlar. Bisex, Gey, trans, vb gibi kavram ve kelimelerle kendilerini tanımlıyor ve kabul etmemiz için topluma bunu diretiyorlar. Cinsel tercihlerinin sosyal hayatta eşitsizliğe mani olmaması gerektiğini toplumdan dışlanmaması gerektiğini, çalışma hayatında olmayı istediklerini dile getiriyorlar. Evlilik hakkı elde etmek istiyorlar. Dünyada 35 ülkede yasal olarak bu tür evliliklere izin verilmekte… Avrupa’da özellikle Almanya’da bu eğilimde olanların iş yerinde istihdam edilmesi için hükümetler destek vermektedir. 


        Ülkemizde halkının çoğunluğu Müslüman olan ve değer yargılarını dinine göre şekillendiren bir toplumuz. LGBT’li taleplerinin Müslüman ve mütedeyyin bir toplumda yeri var mıdır? İslam dini bunlara nasıl yaklaşmaktadır?  
İslam, hayatı, vicdanı, nesli, aklı, malı, çevreyi korumak ve bunlara yönelen tehditleri bertaraf etmek için temel kurallar getirmiş ve müntesiplerinden bu kurallara tam bir duyarlılıkla uymalarını istemiştir. Gayrimeşru cinsel ilişkilerin her türü ve biçimini günah sayıp yasaklamak da söz konusu ilke ve kurallar çerçevesinde bir yaklaşımdır. Bu yaklaşım, Kur’an-ı Kerim’den önceki kutsal kitaplar olan Tevrat ve İncil’de de aynen vurgulanmıştır. Bu bağlamda İslam, cinsel hayatın ancak evlenmeleri helal olan bir erkekle bir kadın arasında ve geçerli bir nikâh akdine dayanan evlilik birliği içinde söz konusu olabileceğini kabul etmiştir. Bu meşru daire dışında kalan cinsel ilişkiler ise İslam’da zina olarak nitelenmiştir. 


Toplumun çekirdeğini oluşturan ve onun geleceğini belirleyen aile kurumunu tehdit eden en büyük tehlikelerden biri olan ve toplumsal düzenin bozulmasına, nesillerin ziyan olmasına, insana mahsus bir erdem olan haya duygusunun yitirilmesine ve birçok hastalığın ortaya çıkmasına sebep olan zina hakkında Yüce Allah onun “son derece çirkin bir iş ve çok kötü bir yol” olduğunu beyan edip bu suçun işlenmesi şöyle dursun, yanına bile yaklaşılmaması talimatını vermiştir (İsrâ, 17/32; bk. Furkân 25/68; Mümtehine 60/12). 
Aynı hüküm Kur’an’dan önceki kutsal kitaplarda da yer almış, bu suçu işleyenlere ağır cezalar verileceği tebliğ edilmiştir (Çıkış, 20/13; Tesniye, 5/18; 22/24; Matta, 15/19; Markos, 7/21). 


Gerek zinanın gerekse eşcinselliğin yasaklanmasındaki en önemli hikmet, evliliğin ve aile olmanın meşru kılınmasındaki hikmetle aynıdır. O da yaratılış kodlarına uygun nezih ve meşru bir cinsel hayat yaşanması ve insan neslinin sağlıklı bir şekilde devamının sağlanmasıdır. Zina ve eşcinselliğin yasaklanmasında bir diğer hikmet de insan neslinin sağlıklı bir şekilde devamının sağlanmasıdır. Bizi yaratan, yaşatan Allah, insan neslinin devamının da ancak meşru ve fıtrata uygun birliktelik olan nikâhla ve bununla oluşan aile kurumu içerisinde olabileceğine hükmetmiştir. Buna göre hukuki ve ahlaki bakımdan bireyi zarara uğratan bütün nikâhsız ilişki türleri dinimizce yasaklanmıştır. 


       Dinimizin bu konudaki rehberliği her Müslüman ferdi kapsar. Kriterleri dinimiz belirler. Burada bir tehlikeye de değinmeden konuyu kapatmak doğru olmaz. Hollywood ve Yeşilçam, internet, TV dizileri dergiler vb yayınların bu konuya çanak tutması sürekli gündeme taşıma tekniklerine de değinmeden geçemeyeceğim. Sinemada eşcinsel vb türevler ilk olarak Hollywood sahnelerinde yer aldı. Bütün bu toplumsal baskıların gölgesinde Amerikan sinemasının, Hollywood’un, ilk eşcinsel örnekleri erkek eşcinsel karakterlerin filmlere girmesiyle başlamıştır. Gay karakterlerin olduğu ilk Amerikan filmi bir Thomas Edison filmi olan ‘The Gay Brothers’ (Gay Kardeşler)’dir (1895). Eşcinsellerin sinemaya ilk girişleri sadece filmlerdeki komedi ve güldürü unsurlarını güçlendirmek amacıyla olmuştur.  Yeşilçam’da eşcinsel karakter barındıran ilk film ise 1962 yapımı ‘Ver Elini İstanbul’dur. Türk sinemasında iki kadın (Mualla Kavur ve Leyla Sayar) ilk defa bu filmde öpüşür. Bunu izleyen yıllarda da lezbiyen ilişkiler sadece seyirciyi tahrik etme ve yine komedi unsuru olarak kullanılır.  


Toplumumuza sızan virüsün kaynağı Amerikan sinema dünyasıdır. Zaman içerisinde dinin toplumdaki yerinin zayıflaması, insanların hassasiyetlerinin azaltılması ile eşcinsellik ve türevleri, normalmiş gibi kabul ettirilmeye çalışıldı. Günümüzde bu algılarla toplum yapımıza hücum ölçüsünü artırarak devam etmektedir. Planlı yapılan bu ve benzeri saldırılara karşı alınması gereken tedbirlerin başında ailelerimiz, çocuklarımıza “EF’ALİ MÜKELLEFİN” kavramının öğretilmesi gelmektedir. 
Ailelerimizi, çocuklarımızı zehirleyen TV, sinema ve internet yayınları aynı zamanda panzehir olarak kullanılıp yine bunlar üzerinden bu saldırıları bertaraf edecek eğitim verilmelidir.  


Selam ve Selametle 
Osman LERMİOĞLU

YORUM EKLE
YORUMLAR
FİKRET ÇOLAK
FİKRET ÇOLAK - 1 yıl Önce

İYİ GÜZELDE BUNUN NERESINDEYIZ NEKADARINI YAŞIYORUZ AILEMIZE YAPTIRIMIMIZ NEDİR...UYGULAYAMAYIP YASAMADİGIMIZ SÜRECE BUNLAR BOŞ AFAKİ KONUSMAKAR OLUR DÜSUNCELWRINE SAYGI DUYUYORUM EMEGİNE SAGLIK.....